Geçtiğimiz haftalardan birinde lab iptal olmuştu. David öğrencilere isterseniz gidin sorularınızı sorun, ama bu hafta notlandırma olmayacak demiş. Bize de “tutors are not expected come” yazmış. Ben de cevap olarak, tamam gelmemiz beklenmiyor ama ben tutor olsam da asistanlık yapıyorum gelmeli miyim? dedim. Zaten çok sallayacaklarını, geleceklerini zannetmiyorum istiyosan git demiş.
Ben de o hafta labdaki benim kısma mail attım. Sonradan keşke bizim laba komple mail atsaymışım diye hayıflanmadım değil. Class nasıl yazılır, object oriented nedir, static/private/public nedir bunları anlamadıysanız gelin anlatayım dedim. Hatta bizim labdan olması şart değil, arkadaşlarınızı da getirebilirsiniz dedim.
O gün bu seneki ilk labım gibi bi heyecan sardı beni. Biliyordum ki zaten anlamamışlardı, biliyordum ki geleceklerdi. Ben de sabah çıktım yurttan, Meteksan’a uğrayıp bir tahta kalemi aldım. (Yeterdi artık Esra’nınkini kullandığım) Ve laba doğru yola koyuldum.
Merdivenlerde diğer asistan Abdullah Abi’yi gördüm, “Sen niye geldin?” dedi. İnşallah kimse gelmez benim de bugün işim vardı filan deyince ben herkese mail attım gelen muhtemelen olur diyemedim tabii. Neyse baktık lab kalabalık, ben aldım elime kalemimi geçtim tahtaya. Abdullah Abi’nin zaten işi varmış, o da ben sınıfı sana bırakayım dedi, benim canıma minnet :). Esra ile beraber ders anlatmaya başladık.
Beklediğimden daha kalabalıktı. Hatta Selin (G’si uzun olan) kendisi gelememiş ikizi gelmiş dinlemeye =) Özkan diye bi arkadaş vardı, normalde benim kısımda değil, fakat anlamaya en çok o uğraştı, en çok o soru sordu sanıyorum. Onur tahtaya çıkıp ilk set metodunu yazdı. O an keşke bütün laba mail atsaymışım diye bir pişmanlık duymadım değil. Detaylı bi şekilde tahtaya kod yazarak/yazdırarak anlattım, method nasıl yazılır return nedir örnekleriyle çözdük. Hatta o an anlatırken aklıma spontane bi şekilde masa örneği geldi hala birine class anlatırken onu kullanıyorum =).
“Ya hadi bir method ismi yazalım, mesela saygin() olsun” tarzındaki örneklerim zaman zaman alay konusu olsa da sonunda get/set methodlarının (en azından mantığını) anladılar. Tabi sonraki hafta labda daha da pekişti.
Sonraki haftanın, yani son Cuma’nın labında Esra ile anlattığımız derse gelmeyenler biraz sıkıntı çektiler elbet. Mesela (gene) Doğukan E.
– İyi de ben bilmiyorum ki class filan. Ben yapamam bu labı, hayatta yapamam.
( Her hafta da böyle diyo sonra bi şekilde hallediyo da, olan bana oluyo arada).
– Kitabın nerde? Bak örnekleri var orda.
– Kitabım var ya, bak işte arkadaşınkinden bakıyorum Saygın Abi.
– Peki geçen hafta neden gelmedin Doğukan? Anlamadıysanız gelin diye mesaj attım ben hepinize.
– Ya ne biliyim ben kimse gelmez diye düşünmüştüm(!!!)
İlla iteleyeceksin bazı insanları ki yapsınlar. Sanırım son labda bazı kavramlar baya oturdu. Ama çok laubalileşenler oldu, galiba ben fazla arkadaşça davrandıkça ters tepiyo. Not silahını kullanmak istemiyorum hiçbir zaman ama suistimal ediyolar. Mesela Eda bu hafta da journal’ini unutmuş, ben de olmaz ama böyle dedim. Çok sert çıkmışım (!), küsmüş bana. Sen sert asistan görmemişsin dedim =). Karşı labda Adil abi ağlatıyo milleti =) Journal’ini getirmeyeni laba almamamız lazım biliyor musunuz? İşte sen zorunlu bile olmadığın laba git, extradan ders anlat, herkes 20-30 alırken 80-90 ver sonra küssünler. Öğrenci milleti işte… (ben ayrı millettenim ya sanki =) hemen hoca oldum birden).
Bu hafta da pratik yapmak isteyenler mail atmışlar, ben de bizim dönemdeki labları yolladım kendilerine. Yapan olacak mı bakalım…
Dün de öğretmenler günüydü, kendi kendimin öğretmenler gününü buradan kutluyorum =)