Feci derecede göbek yapmış bulunmaktayım.
Şubat’ta işe başlarken durum bu kadar kötü değildi. O zamanlar 68 kilo civarı, hayatında 70’i hiç görmemiş tığ gibi bir delikanlıydım.
İşe başladım, başlamamla beraber lineer olarak bir artış sezdim. Her ay bir kilo alıyordum.
Eh, ilk başta hoşuma gitmedi değil, millet kilo almışsın yakışmış diyordu. Fakat işin sonradan seyri değişti.
“Şişmanladın mı sen?”
“İşe başlayınca 80’i bile görüyorsun”
“Ah ah araba aldın böyle oldu bak”
“Ben de hiç 70i görmedim demiştim, şimdi 90ın altına düşmüyorum”
gibi yorumlar gelmeye başladı son zamanalarda, artık ben de belirli kararlar alma yoluna gitmek zorunda kaldım. Hatta ve hatta “Sakarbaykuştombiliseçgin” şeklinde hitap ettiğim kardeşceğzim bana tombili demeye başladı. Evet len, Tombili oldum ben!
Aslında ilk başta problem etmedim. Yazın spor mpor, basket masket, yürüyüş mürüyüş gider mider dedim. Ama ne yürüyüş yapabildim, ne basket, ne de masket. Nereden bileyim ben bu işin bu kadar zor olduğunu, hayatımın hiçbir döneminde kilolu olmamıştım ki =)
Eylüle doğru bu girdiğim yolu geri dönülemez bir hale getirecek bir hamlede bulundum: Araba aldım. (Opel Astra Classic III, füme rengi, sıfır, gıcır gıcır vs =) ) Almaz olaydım diyemiyorum çünkü süper bir şey =) Yalnız feci alıştım arabaya. Yürüme mesafem, eskisine nazaran günlük %10’a filan indi.
Normalde bizim evden çıkar otobüs durağına kadar yürürdüm. Sıhhiye’de dolmuştan inip Bilkent durağına yürürdüm. Bilkent’te durakta inip dersliğe yürürdüm. Dersten derse koşardım vs. Ya da ODTÜ’ye işe mi geleceğim, gene dolmuş, bir dolmuş daha, dolmuşta ayakta bekle. Akşam dolmuş durağına yürü veya kapıya yürürken otostop çek vs.
Şimdi noldu? Açıklıyorum:
Evden merdivenleri iniyorum, inerken yoruluyorum.
İndikten sonra kapının hemen önündeki arabama biniyorum.
Tübitak’a geliyorum. İçerideki park yerine park edip 20 adım kadar yürüyüp içeri giriyorum.
O kadar da yaşlanmadım diyerek 2 katcık merdiven çıkıyorum (asansöre binmiyorum).
Ha elimde laptop filan varsa bazen asansöre bile bindiğim oluyor, bahane ediyorum.
Oturuyorum, oturuyorum. Bilgisayar başında oturuyorum. Öğlen oluyor.
iki kat merdiven inip yemekhaneye gidiyorum. Girişte hep aynı sözü içimden tekrarlıyorum:
“Bu sefer tatlı almamalıyım”.
Sonra bakıyorum listeye “EKMEK KADAYIFI!”
Şimdi yemesen olmaz arkadaş. Hem de kaymaklı yahu!
Tamam diyorum bu seferlik yiyeyim. (Ertesi gün de Vezir Parmağı çıkacağından habersiz bir şekilde). Zeytinyağlı enginar ile salata arasında bir seçim yapıp salata alıyorum. O salataya yağ dökerken yine içim gidiyor, bu sefer son diyorum. Kendimi bir nebze de olsa tatmin etmek için ise o yuvarlak puf ekmeklerden değil de, onların yan sepette dilimlenmiş olan yarısından yiyorum.
Akşam eve gidinceye kadar çikolata canavarı makinadan bozuk para ile bir şey almıyorum. Tam bunun sevincini yaşayacakken saat 4-5 sıraları birisinin doğumgünü, bir başkasının yeni doğan bebeği, bilmemkimin biten doktorası çıkıyor. Hooooop HACIBABA BAKLAVAsı. Gel de yeme arkadaş. Hem de bir kutu cevizli, bir kutu fıstıklı, bir kutu da tereyağlı alıyorlar. Minimum 3 adet. Bazen 4.
Sonra akşam eve geliyorum, annem yine müthiş yemekler yapmış. Dadından yinmez Yinmez ama yiyorum işte =) Üstüne annem de tatlı yapmış, aman yarabbi çayla da bir güzel gidiyo ki sormayın. Bugün de bunca şekerden sonra komaya girmedim şükür diyerek yatağıma uzanıyorum..
Ben de kilo aldığımın azıcık farkındaydım fakat bu kadarını beklemiyordum. Hani bu kilo, yağ, kemik, tansiyon, nabız, boy, ayak tırnağının uzunluğu vs. ölçen aletler var ya? Hah işte Cepa’dakine tartıldım, sonuç aşağıda:
Hemen bir Devlet Bahçeli hesabına giriştim,
Yetmiiiiş Dokuuuuz!
Atın Dokuzu ne kalır?? Yediiiiiiiiiiiii (eldeki sayılar = 7)
Yedi ile Dokuzu toplayın ne eder? On altıııııııııııııı! (eldeki sayılar = 7, 16)
Yedi ile Dokuzu çarpın ne eder??? Altmış üçççççç (eldeki sayılar = 7, 16, 63)
Çıkarın altmış üçten on altıyı, ne ederrrr? Kırk yediiiii (eldeki sayılar = 7, 16, 63, 47)
Çıkarın yediyi kırk yediden ne eder??? Kıırrrrkk ((eldeki sayılar = 7, 16, 63, 47, 40)
ve Mehape’nin kırkıncı yılı kutlu olsun! =)
İlk satırda benim kilom, aşağıda da referans değerler var. Farkettiğiniz üzre birazcıcıcıcık fazla.
Belki makine fazla tartıyordur diyeceğim ama çok zannetmiyorum. Biraz boşa ümitlenmek olacak sanırım =/ Evet gerçeği kabullenmek lazım, ben de göbekli kel bir mühendis olacağım…
Neyse, spor yapmaya gerçekten de vaktim yok. Kitap okuyamıyorum, bağlama çalamıyorum şu sıralar. İşe gitmek, derse gitmek, ve akşamları da ders çalışmak harici hiçbir şey yapamaz durumdayım. (Projeler bastırmış durumda).
Fakaaat, 80’in çok acı bir psikolojik sınır olduğunu farkettim. geçenlerde tartıldığımda 78 çıkmıştım da bu kadar tepki göstermemiştim. Ama artık bu işe bir dur demenin vakti geldi. 79 Nedir arkadaş? 80’e bir kilo kalmış yahu!
80’i de görürsem gerisi gelecek diye korkuyorum, o yüzden artık Ekmek Kadayıfı harici tatlıları yememeye karar verdim.
Yaşlandım mı ne?
Edit: Bu yazıyı yazmamın üzerinden 24 saat geçmemişken, 5 dakika önce bitirdiğim öğle yemeğinde Kaymaklı Ekmek Kadayıfı çıkmış olması sizce tesadüf mü?
Bence kilo almamı isteyen ilahi bir güç var =)
Bütün yemeği yüzümde koca bir gülümseme ile yedim =)
2 yorum:
unforecastedstorm dedi ki…
ahahah bu kadar yakınmadan sonra çıkan sonucun “ekmek kadayıfı hariç tatlıları yemeyeceğim” olmasına bayıldım:D
selçuk A dedi ki…
merak etme 100 e çok var. Esas o zaman görücem seni ben 😛