Son zamanlarda en sevdiğim türkü bu, çekemedim akça kızın göçünü…
Bağlamamı her elime aldığımda bunu mutlaka bir defa çalıyorum. Dün geceki kaydımda bu türküyü ele aldım bu sefer. Söyledim de, bakalım beğenecek misiniz ?
İndirmek İçin
Fakat bu yazıda türküden çok Burdurlu Hafız Rıza’dan bahsetmek istiyorum.
Aşağıdakileri TRT-Radyo-4’te yayınlanmış bir programdan aldım:
1941 yılında çiftçi bir ailede dünyaya gelen Rıza Yağız, Burdur Kozlucalıdır. Müziğe ilgisi çok küçük yaşlarda başlar ve ilk olarak aile fertlerinden etkilenir. Babası kaval, ağabeyi saz çalan, amcaları özel toplantılarda türkü söyleyen Rıza Yağız, müzikle içiçe bir çocukluk geçirir.
…
Yanında çalıştığı Mühendis Mehmet Bey’in yönlendirmesi ve sesinin güzelliği sebebiyle, imam-hatip lisesine yazılır. Dört yıl Antalya İmam-Hatip Lisesi’nde okuyan Rıza Yağız, aynı zamanda velisi olan Müdür Nurettin Bey İstanbul’a atanınca, Lise 2 ve 3. sınıfları Eminönü’nde okur. Rıza Yağız, okul çağında da müzikten kopmaz. Orta 3. sınıfta harçlıklarını biriktirerek, annesinden gizli bir saz alıp tavan arasına saklar ve gizli gizli çalar.
Yöre düğünlerinde çalan Belenli Topal Cafer, Yaygıdı Süleyman ve Höyüklü Arap’tan etkilenen Rıza Yağız, liseyi bitirdikten sonra Kozluca’nın Elmacık Köyü’ne tayin olur. 2 yıl burada görev yaptıktan sonra Lüleburgaz’da askerliğini yapar, askerlik süresince askeri gazinoda saz çalıp türkü söyleyerek kendini geliştirme fırsatını bulur. Askerlik bittikten sonra Kozluca’nın çeşitli köylerinde imamlık yapan Rıza Yağız, 1963’te Antalya Radyosu’nda bir yayına katılır. Ancak ailesi, özellikle de annesi, imamlıkla müzisyenliğin beraber yapılamayacığını düşünmekte, ve ondan müzisyenliği bırakmasını istemektedir. Ancak o, 11 yıl boyunca yaptığı imamlık görevini bırakarak, Kozluca Belediyesi’nde zabıta olarak görev yapmaya başlar. 2 yıl sonra Trafik bürosu memuru olur.
Teke yöresi türkülerini dinlediğimde bu adamın apayrı bir tınısı var, Çekemedim Akça Kızın Göçünü türküsünü youtube’da kaydı olan herkesten dinledim, ama kimse bu adamınki kadar tat vermedi bana. Belki de “öööööf göçünü” deyişindendir, bilmiyorum =)
Zamanında “Cemaati Oynatan İmam” şeklinde ismi çıkmış olsa da çok sempatik bir amcaya benziyor değil mi =)
1964 yılında evlenen Hafız Rıza Yağız imamlık yaptığı yıllarda ve yerlerde sazını ve sözünü sürekli olarak dillendirdi, çalıp okumaya devam etti. Sazıyla, sözüyle ve müziğiyle halka kendisini sevdiren sanatçı camiye gelmeyen halkı camiye getirmede son derece başarılı oldu. O “saz ve müzik kültürü insanların ruhuna işletilebilirse, ulaştırılabilirse camiye yani ibadete ulaştırılabiliyor” diyordu. Bu yüzden değişik gazetelerde adı çıktı. “Memleketin aydın imamlarından, cemaati oynatan imam” gibi başlıklar atıldı.
Bir teke yöresi ile bitirelim yazıyı: