Organize yalnızlık dedim evet. Aslında bir nevi planlanmış yalnızlık da diyebiliriz buna.
Yalnızlık demişken, bir ilişki yalnızlığından bahsetmiyorum, kendi kendimle vakit geçirmekten, kendimi dinlemekten bahsediyorum. (Ha o açıdan da yalnızım ama o organize değil :D)
Akşamları yürüyüş yapıyorum bir süredir. Elbette ki bir dostun varlığı, muhabbetin tadı tartışılmaz, ama kendi kendimle olmak da müthiş keyif veriyor bana. Bazen kulaklıkları takıyorum, kimi zaman
“I can see clearly now” ya da “Summer Time” dinliyorum. Bazen bir türküde halay çekesim geliyor. Yolda, gecenin bir köründe, bazen akşam iş çıkışı, dans etmeye başlıyorum – Farkettiyseniz haftasonu sabah erken gibi kavramlar yok, genelde uyuyorum sabahları. Mutlaka görenler, bu manyak mı ne yapıyor böyle diyenler, mahallemize deliler taşındı diye düşünenler oluyordur =)
Gerçi bizim mahalle daha çok emekli ve göbekli olduğu için biraz garip gelebilir, evet. Ama o an yanımda patlama olsa duyamayacak sağırlıkta, kulağımda bangır bangır müzik çalarken kendimden geçiyorum, dünya yansa umrumda değil.
Düşünüyorum da düşünüyorum. Kendimi düşünüyorum, yaptıklarımı düşünüyorum. Kendimle sohbet ediyorum. Evet yahu deliyim heralde ben. Yürürken, koşarken, dans ederken dinlediğim müzik de etkiliyor elbette. Hatta bazen moralim bozuksa gülmeye başlıyorum. Kendimle muhabbet ediyorum… Şarkı sözlerini düşünüyorum, türkü sözleri ne kadar anlamlı diye düşünüyorum, türkü sözleri ne kadar saçma diye düşünüyorum. Bu adam hakkaten bunu aşık olmuş da mı yazmış diyorum, sonra kendi kendime cevaplar veriyorum. Sen arkadaşımın aşkısın derken adam nasıl davranmış acaba diyorum? Adam sevdiceğini buluttan sakınmış, üstüne yağmur yağmasın demiş. Ya da ‘küçelere (sokaklara) su serpmişem, yar gelende toz olmasın’ demiş bir Azeri türküsü. Kimi zaman da geleceği düşünüyorum.
Eveeeet! “Nereden geldim nereye gidiyorum?” Bir Yunus oluyorum, bir Molla Kasım.
Kişisel gelişim kitaplarını pek sallamam, ama bir zamanlar bi kitap okumuştum. “Büyük Düşünmenin Büyüsü”. Orada sanırım şöyle bir söz vardı:
-Organize edilmiş yalnızlık, kendini %100 doğrularla öder.
Başlığı da oradan hatırladım zaten. İnsan koşuşturma içinde çoğu zaman kendine karşı dürüst olamıyor. Hatta blog yazmak da öyle biraz, bazen fazla yazıyorum sanki. Kim okur ne düşünür demiyorum, içimden ne geliyorsa yazıyorum. Yani kendimle konuşuyorum, yine. Sadece yürüyüş değil elbet, deniz kenarı da ideal noktalardan. Sabah erkenden kalkıp (tabi yazın erkeni öğlene doğru, o da biraz iteleyen olursa 9 gibi olabiliyor benim için) iki adım yüzüp dubaya gitmek.
Dubada durup denizi dinlemek (bir de arada sabahın köründe yüzmeye gelen yaşlı teyzelerin dedikodularını) sonra bir saat uyumak, sonra da kahvaltıya eve gelmek. Haah diyorum işte hayat bu!
Akşam yine sahilde oturup denizi dinlemek, sahili dinlemek, hiç olmadı müzik dinlemek. Heralde bir battaniye bir de günde 3 öğün yemek getirenim olsa günlerce durabilirim öyle. Sanırım bu yüzden 8 saat uçak/otobüs yolculuğu çok gelmiyor bana.
Yiğit, dostum bu yazıyı okuyorsan beni bi ara, kendimle çok konuşmaya başladım bu ara =)
Ben bir yürüyüşe çıkayım geliyorum.
1 Comment