– Bağlama çaldıktan sonra Ud çalması aslında o kadar da zor değilmiş. En azından başlangıç için. Ud’u akort edebildikten sonra (bir 15 dakikamı yedi sanırım) ilk olarak problemsiz, hatta gayet açık net anlaşılır bir biçimde Uzun İnce Bir Yoldayım çalabildim. Elime alalı 5 dakika olmasına rağmen. Sonra daha zorlu parçalarla kendimizi sınadık ama patladı tabi. “Sarmaşık Gülleri” olmamış olacak ki, babam onu “Sevemez Kimse Seni” zannetti =) İlk parçalarımı hemen arayıp teyzem ile enişteme dinlettim. Eniştemle aramızda şöyle bir konuşma geçti :
(Eniştem) – Ohooovv süper olmuş bu yahu. Aferin len.
(Bendeniz) – Eh işte fena olmadı ehi ehi ehi.
(Eniştem) – Yalnız bemollerle diyezlere tam basamıyorsun.
(Bendeniz) – Daha elime alalı 5 dakika oldu yahu, zaten nasıl tutacağımı, parmaklarımı nereye koyacağımı bile bilmiyorum daha =)
(Eniştem) – Tamam onlar da zamanla hallolur artık. (Kendisi de bir sene filan oldu sanırsam başlayalı =P ).
Elbette ki bağlamamızı bir kenara bırakmadık, dün 15 dakika bu yeni oyuncağımla oynadıktan sonra bizim dut dalını elime aldım hemen. Yine acıklı parçalar çalarak, hüzünlenip günü böyle bitirdim. Yeni enstrümanımız işte bu:
– Fotoğrafları intastagramdan paylaşması daha zevkli daha kolay, efektler daha eğlenceli imiş.
– Benim jantlar 16cm imiş. Televizyon filan derken kış lastiğine param kalmadı pek. Bir tanıdığımızın da az kullanılmış eski kış lastiği vardı. Ne de olsa bizimkinden iyidir diyerek lastikleri aldık, lastikçiye gittik, nitekim aldığımız lastikler 15 cm çıkınca yalan oldu. Kendi arabamın jant boyutunu bilmiyormuşum…
– Geçen hafta yazdığım Balkanlar planımızı nihayet işleme soktuk. Öncelikle THY’nin 99 euro vergi dahil gidiş dönüş biletlerine baktık. Belgrad’a bulamadık. Bosna’ya bulamadık. Podgorica’ya bulamadık. En sonunda 4’ü de indiirmli olan bir tek Üsgüp’e istediğimiz tarihlerde bilet bulunca hemen aldık. Bilet alırken Yunus’u arayıp gelir misin diye sorduğumuzda tarihini, nereye gideceğimizi bile bilmeden (sadece Balkanlar demiştim) sormamın ardından 2 saniye içinde “ben de geliyorum” demesi de kayıtlara geçti. Makedonya’nın başkentine bilet aldık, Podgorica’nın Karadağ’ın başkenti olduğunu bilmiyordum. Şu anda sadece gidiş Üsgüp, dönüş Üsgüp. Aradaki bir haftayı henüz planlamadık ama başka ülkelere/şehirlere geçeceğiz muhtemelen. Araba kiralarken yaz fiyatları ve kış fiyatları farkediyormuş, bu da böyle bir anekdot oldu.
– Triole adında bir kavram öğrendim. 4’lük notayı iki sekizliğe değil de üç çakma sekizliğe bölmüşler. Yani 12’lik nota gibi bir şey olmuş bunlar =)))
– Evimizde 15 seneden daha yaşlı, şu ana kadar hiçbir problemi çıkmamış bir adet Sony Trinitron televizyonumuz vardı. Hala da var. İlk geldiği günü hala hatırlıyorum. O zamanlar biz Demirlibahçe’de oturuyorduk. Babam bir aylık maaşı ile almıştı o televizyonu. Daha etrafta bilgisayarlar cd’ler video oynatıcılar popüler değilken bile bu aletin scatt girişi filan vardı. Kumandası çift taraflıydı da teyzemler filan ne kadar şaşırmışlardı. O televizyona hiçbir şey olmadı. Hala tıkır tıkır çalışıyor. Hatta ben bu sebepten LED veya LCD veya PLASMA televizyon almaya karşıydım. Ne gerek var diyordum. Ta ki yerinde gidip 1080p video oynatana kadar. Teknoloji çok ilerlemiş. Bu hafta neler öğrendim kısmına televizyonlar ile ilgili onlarca şey yazabilirim. Önceden bizim işyerindekiler 40D5003 ya da 42LV5500 gibi modellerin hepsini tek tek nasıl bu numaraları hatırlayıp üstüne bir de özelliklerini sayabiliyorlar diye merak içerisindeydim, ben de sonunda o camiadan biri oldum =)) Mesela Samsung 40D5003 televizyonların özelliklerine bakarsanız USB girişi var, fakat hiçbir film oynatmıyor. Yazılımını 40D5800’e yükseltenler olmuş, video oynatabilmişler fakat ekrandaki dokunmatik panel devre dışı kalmış. Tekrar geri 5003’e döndüklerinde ise düzelmemiş. Veya LG’ler bir çok video formatını oynatırken, bazı mkv’lerde ses kodeği olarak “dts” kullanıldıysa oynatmıyormuş, çünkü LG onun lisansını ödememiş. Sony de mkv hiç oynatmıyormuş, korsan olduğundan dolayı. Harici medya oynatıcı almak gerekiyormuş. Samsung’larda ekran önündeki koruma paneli daha ince olduğundan elektrik hissedilebiliyormuş dokununca, renkler daha canlı, “vivid” imiş, LG’lerde daha kalın, fakat renkler ise daha mat imiş. Bunun gibi onlarda şey sayabilirim, nitekim tadında bırakıyorum. Samsung 40D6000 almaya gittik (bu arada baştaki 40, inç değeri) fakat indirimde olan yerlerden bulamadık, kalmamış. Vatan’da %25 indirim vardı bir günlüğüne, ama onda da Worldcard istiyorlar, benim kartım ise 250 TL limitli =) Bimekste de kalmamış. En sonunda LG’den 3D, yanında 7 adet de gözlük verdikleri 42LW4500 model televizyonu aldım. İnterneti olmasa da olur, 3D zaten lüzumsuz diyerek çıktığımız bu yola 3D alarak devam ediyoruz. İnterneti de olan 5500 modelini alamadım. Zaten belirlediğim fiyatın epey üzerine çıkmış durumdayım, o yüzden vazgeçtim. Bir iki güne gelecek televizyonumuz, bu gün kargoya verecekler. – Televizyon demişken, 3D gözlüklerde “aktif gözlük” ve “pasif gözlük” gibi iki tür varmış. Bunu da bilmiyordum. Samsung aktif, LG pasif. Pasif gözü daha az yoruyor. Ben normalde sinemada 3D izleyemiyorum zaten, gözlerim ağrıyor başım zonkluyor. Neden 3D televizyon aldın diyeceksiniz? Sebebi babam, ve benim onu Teknosa’da ilk defa 3D izlerken gördüğümdeki heyecanı. Ama bu başka bir blog konusu.
– Feast for Crows’da (Game of Thrones 4. kitap) Denyo adında sadece 3-4 sayfada geçen bir karakter var =) Adamın adı bildiğin Denyo. Her okuduğumda yüzüme yayılan gülümsemeyi engelleyemedim =) Neyse ki çok kalıcı bir karakter değil (sanırım).
– Karadeniz türkülerinde bambaşka bir lezzet keşfettim. Apolas Lermi. Adamın inanılmaz güzellikte Karadeniz türküleri var, bazıları Rumca (Adamın adından da anlaşılabileceği üzere ismi pek de Türkçe değil gibi sanki =D). Valla dün gece dinlerken oturup ağladığım parçaları oldu. “Savurur beni ruzgar, ağlarum ince ince”. Ben hiç duymamıştım bu adamı daha önce. Dün gece saatlerce dinledim kod yazarken. Şevval Sam, Kazım Koyuncu derken yeni bir Karadeniz albümüm daha oldu. İkinci dönem BHBT olarak Karadeniz gecesi yapacağız, heyecanla bekliyorum… Dinleyin: http://www.youtube.com/watch?v=vmTv51n44ZY
– MacOSX Lion’a geçtikten sonra TimeMachine nedense bana sormadan lokal backup almaya başladı. Bilgisayarımdaki esrarengiz 10GB alanı sonunda buldum. Zaten toplam disk kapasitem 64GB olduğu için epey problem oluyordu, şu anda bunu farketmenin mutluluğu içerisindeyim =) TimeMachine’i kapattım. Apple’ı seviyorum ama arada bazı şeyleri bana da sorsa daha mutlu olacağım.
– Cevdet Hoca attığım “Tez Konusu” vs. gibi mailleri sallamıyor. Ben de en son attığı “[parallel] Fwd: BAŞARIM 2012 – İkinci Bildiri Çağrısı ve bir hafta öteleme” konulu e-mailine şöyle bir cevap attım.
kimler ne yazdi. bir rapor verebilirmiyiz? cevdet
Hocam Basarim degil ama ben tez icin mail atmistim size, konu belirlesek mi artik diyerek ? Bu hafta uygun oldugunuz bir gun gorusebilir miyiz?
Saygın tamam. persembe gelebilrimisin. saat kacta gelebilirsin. cevdet
Mail özensiz dahi olsa sonunda bir cevap alabildim =)Sonunda.
Bir de yazı yazmayı özlemişim ama henüz istediğim gibi yazamıyorum, yazdıklarımı eskisi kadar beğenmiyorum. Koymuyorum bir çoğunu.
Vakti geldiğinde öter bülbül.