Cahildim Dünyanın Rengine Kandım (11/52)

arrowÖnce mp3’ümüz ile başlayalım: Cahildim Dünyanın Rengine Kandım
Neşet Ertaş’tan bir türkü daha ekliyorum bu hafta. Aslında daha önce yapmaya pek cesaret edemediğim şeyleri yaptım bu türküde. Zaten dinleyince pek de olmamış, sanırım :S, göreceksiniz.

Öncelikle ilk olarak “Abdal Düzeni” dediğimiz düzende çalıp söylüyorum. Nitekim hala çalmaya, düzgün çalmaya kastığımdan ortaya pek de istediğim gibi sesler çıkmıyor. Zaten söylemesi oldukça zor bir türkü. Mesela “Evelim sen oldun”  kısmını hiçbir kıtada düzgün söyleyemedim. Abdal düzeninde, ya da abdal akordunda, en alt tel ile orta teli aynı sese çekiyoruz. Üst teller yine karadüzendeki ile aynı. Aralarda orta tele dokunuyoruz, ki müthiş sesler çıksın.

Orta Anadolu parçalarının çoğu bu düzenden çalınıyor. Aslında benim tamamiyle yeni olduğum bir sistem bu. Rastgele parmakların gelip gitmesi kafana göre açışlar, araya serpiştirilen farklı notalar, orta tele dokundurmalar çektirmeler vs. Çoğunda nota denen bir şey yok. Ki bu parça pek uzun hava, orta anadolu statüsünde de sayılmaz, daha formata uygun icralar var. Orta Anadolu hala keşfedilmeye hazır bir alan benim için, ve keşfetmek için çok, daha çoook yol var. O yüzden kayıp durumdayım.

Bir de bu kayıtta ayrı bir terbiyesizlik daha yaptım, açış yapmayı denedim. Kafama göre bir şeyler çaldım, parçanın gidişatını izleyerek. Oldu mu bilmiyorum, dinleyip siz karar verin. Bence gayet de başarısız bir girişim oldu, ama daha güzelleri için ilk adımı attık diyelim.

Gelelim türkünün en can alıcı noktasına, sözlere. Bu türküyü her dinlediğimde kaybolup gidiyorum, kendimi saf bir Anadolu genci kıvamında buluyorum. Cahildim Dünyanın Rengine Kandım. Müthiş değil mi? İnsanda bir cız sesi çıkarmıyor mu sizce de? Çalarken içimde fırtınalar kopuyor, bağırıyorum çığırıyorum. Cahilliğime yanıyorum. Beyhude çabalarımı düşünürken Hayale aldandım, boşuna yandım sözleri geliyor aklıma. Çalması da, tellere dokundura dokundura, yeri geldi mi çektire çektire çalması da bir o kadar içli. Adam ne sevmiş be! diyorum.

Ve bu öylesine derin bir kabulleniş ki, Sözüm yok şu benden kırıldığına, gidip başka dala sarıldığına demiş Neşet Abimiz. Kırılmıyorum, alınmıyorum. Sana bir dargınlığım yok dargınlığım kendime diyor adam. Kendim ettim, kendim buldum nihayetinde. Ben kendi kendime kandım, senin fazladan bir çaba sarfetmene gerek bile yok diyor. Karşıdakini suçlayamayacak kadar özüne sadık, gözleri kör. Sadece inanamıyorum, inanmak istemiyorum. Zehirim, gözyaşım, batınım sen oldun diyor. Batın ne demek bilir misiniz? Açık edilmemiş, en derin yerinizde sakladığınız, duygularınızdan bile gizli, hissettirmediğiniz, altında gizli manalar taşıyan demek. Varlığı gizli olan, ancak varlığı da kesin olarak bilinen demek.

Batınım sen oldun, zahirim sensin demiş. (Gerçi 3. denememde de bu kısımda saçmaladım, zahirim diyemedim, ahirim çıktı ağzımdan). Zahir de açık, aşikar, belli demek. Batınım sen oldun, ahirim sensin, evvelim sen oldun, ahirim sensin. Hayran olmamak elde değil..

Ve gelelim türküye kimi yerlerde adını veren kısma, Evvelim sen oldun, ahirim sensin. Zaten evveli de ahiri de bir olmuş bir adamın başka birini de sevmesini bekleyemezsiniz:
Daha bir gönüle (bu kısmı da Neşet tarzında, goonüle şeklinde söylemek lazım, onu da beceremedik) ikrar vermedim. Adam ne sevmiş arkadaş, hey maşalla!

Cahildim Dünyanın Rengine Kandım
Hayale Aldandım Boşuna Yandım
Seni İlelebet Benimsin Sandım

Ölürüm Sevdiğim Zehirim Sensin
Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin

Sözüm Yok Şu Benden Kırıldığına
Gidip Başka Dala Sarıldığıma
Gönlüm İnanmıyor Ayrıldığına

Gözyaşım Sen Oldun Kahirim Sensin
Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin

Garibim Can Yıkıp Gönül Kırmadım
Senden Ayrı Ben Bir Mekan Kurmadım
Daha Bir Gönüle İkrar Vermedim

Batınım Sen Oldun Zahirim Sensin
Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin

İndirmek İçin

1 Comment

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.