Evim, masam, mutfağım ve HAYATIM hiç olmadığı kadar dağınık şu sıralar.
Hiç olmadığı kadar derken, hakikaten hiç olmadığı kadar.
Koltuğumda biriken tişörtleri kazakları çorapları, masamdaki yıkanmamış bardakları, dolapta çürümüş elmaları, oturma odasındaki masanın üstünde her gün sayısı artan bozuk paraları, mektupları, kendime alıp da yollayamadığım kartpostalları, her gün exponential artan ToDo listimi gözden geçirdikçe ürküyorum. Her zaman yoğun olduğumu düşünürdüm, ama bu sefer extra yoğunum sanırım. Şu günler çoktan geride kalmış, hayat komple bir koşuşturma ile geçiyor. (Bu koşuşturmalara geçen haftaki Belçika gezisi, Database projesi, yeşil mercimek çorbası da dahil tabi. Hatta mutfaktaki kaostan tamamen kendisi sorumlu).
Neyse ki 10 güne Christmas Break var. Full çalışma ve toparlanma, kendime okkalı bir tokat atıp kendime gelme vakti.