Paris Günlükleri II – Yolculuk

Kaptan’ın Seyir Defteri,
Kayıt 0002
02 Eylül 2012

Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Uzun bir yolculuktan sonra (Meksika’dan gelen Jose’ye kıyasla elbette çok daha kısa olmasına rağmen) Paris’e geldim.

Önceki yazıda kafamda biriktirdiklerim yol boyunca benimle geldiler. Ben zaten dokunsalar ağlayacaktım, neden gidiyorum nasıl gidiyorum diyerek, havalanında bu yüzden epey duygusal anlar yaşadık. Finlandiya’ya giderken bir damla göz yaşı dökmemiştim. Arada gelip giderken de öyle. Arkamda gözü yaşlı insanlar bırakıp dönüp gittiğim, her şeyin iyi olacağını bildiğim çok olmuştu.. Ana kuzusu değildim.

Ama bu sefer öyle olmadı işte.

İlk sebep sağlık sorunları, ikincisi de bu sefer çok daha uzun süreli gidiyor olmam sanırım.

Ankara’dan bağlamamla sorunsuz bi şekilde uçağa bilebildim. İstanbul’da 2-3 saat beklemem gerekti. Son birkaç telefon görüşmesi yaptım. İnternette oyalandım, ilk four-square check-in’imi yaptım (ve bu da Türkçe bir cümle). Biraz daha dolandıktan sonra uçağa doğru gitmeye karar verdim. Tam koltuklara otururken ‘Saygin Saygin’ bağrışmalarını duymamla hint eleman Gaurav’ı görmem bir oldu. Benimle aynı programa giden bu çocuğu görmem şaşırtıcıydı elbet. Fotoğraflarından tanıyordum, ama emin olamayıp yine de bir ‘Yes?’ diyerek sordum. Evet oymuş =) Ben Gaurav, DMKM’den dedi. Eyvallaaaah Gauravcığım nasılsın dedim. Program hakkında, Paris hakkında, Hindistan hakkında biraz konuştuk. Dünya küçük dedim yine kendi kendime. Çocukta tam bir Hint aksanı var, muhabbet ederken The Big Bang Theory dizisindeki Rajesh aklıma geldi direk. Sonrasında uçağa bindik.

Uçak tamamen Türk doluydu. Yani aslında tam olarak ne beklediğimi de bilmiyorum, İstanbul’dan kalkan ve Fransa’ya giden bir uçağın Letonlarla dolu olması beklenemez elbette. Ama % 90 Türk de beklemiyordum elbette. Sanırım diğer gezilerimde, özellikle Finlandiya uçuşlarında hep çoğunluk yabancıydı, bu yüzden bu kadar yadırgadım.

Uçakta The Avengers filmini izledim, bu beni biraz olsun olumsuz düşüncelerden alıkoydu. Bazı şeyleri birkaç saatliğine geriye itmemi sağladı. Kaçırdığım bir filmi izlemiş olmamın yanı sıra THY’nin muhteşem yemekleriyle uçuyor olmam da keyfimi azcık yerine getirdi.

Uçaktan inmemle kafama hücum eden düşünceler bir oldu. Hayatımın hiçbir evresinde bu kadar yalnız hissettiğimi hatırlamıyorum. O kadar ülke gezmiş olan ben, saçma sapan bir moda büründüm. Finlandiya’ya 4 kişi gitmiştik, burada yalnızdım. Ve etrafımdaki herkes, Türkler dahil Fransızca konuşuyordu. Bavul taşımak için ufak araçlardan alanları gördüm, orta yaşlı bir teyze Türkçe konuşuyordu, nereden aldınız acaba diye sordum. Kadın bana bakıp kafasını çevirip gitti. İki kere daha yalnız hissettim o anda. Ev sahibimin tarif ettiği otobüs durağına gittim. 351 no’lu Nation durağına giden otobüse binmem gerekiyordu.

Tıklım tıklım olan havalanında, bu otobüs durağına gelen bir Allah’ın kulu yoktu. Şaşırdım. Bomboştu durak. Az ilerideki parlak yansıtıcılı kıyafet giymiş görevliye gittim, otobüs buradan mı kalkıyor dedim İngilizce. Je ne sais pas dedi. ‘Bilmiyorum’ dedi ama Fransızca bilmesem ‘Bi .ikimde değilsin’ anlardım surat ifadesinden.  İngilizce biliyor musun diye Fransızca sordum. ‘Non’ dedi, ‘hayır’. Saçma fransızcamla 351 no’lu otobüse binmek istiyorum deyince anlaşabildik, buradan kalkıyor dedi, ‘ici’. Bekledim, 15 dakika oldu kimse gelmedi durağa. Üç kere daha yalnız hissettim.  Hava soğumuştu, bavulda ağırlık yapmasın diye elime aldığım montumu giydim. Üşüdüm, üşüdükçe daha da yalnız hissettim.

Otobüs gelince kapı açıldı, içinde kimse yoktu otobüsün. Adamla ufak bir iletişim sorunu yaşadık. Bana
– Where do you go? Diye sormuş. Yani nereye gidiyorsun
Ama sanırım ben ‘Nerelisin?’ gibi bir soru beklediğimden, ya da belki de böyle sorulmasına ihtiyaç duyduğumdan öyle anlamıştım. Türkiye dedim. Adam güldü 🙂 Sonrasında otobüse bindim, 1.5 saat sürdü Nation’a gitmem. Bir sürü insan indi bindi, ben şaşkın şaşkın etrafıma bakınmaya, bavulu taşımamdan ötürü belime ne derece zarar verdiğimi (ve babamı) düşünerek yola devam ettim.

Nation’a geldiğimde ev sahibim beni karşıladı. O akşam ve sonraki gün ev sahibimle çok ilginç iki gün beni bekliyordu.

1 Comment

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.