2. sınıfın hemen başlarıydı. Calculus 101-102 alanlar, Calculus 111-112 alanlar maalesef program yoğunluğundan dolayı birinci sınıfta hiç tanışamadılar. 4 senelik Bilkent maceramda, tek pişman olduğum bu adamı işte o birinci sınıfta tanımamış olmak oldu benim için.
Ece sormuştu bana
– Sizin bölümde benim bi arkadaşım var, topsakallı, adı Yiğit.
– Aa basket oynadığım bi çocuk vardı, o heralde. Top sakallıydı. Epey de iyi oynuyodu.
– Evet, çok iyi çocuktur. Tanışman lazım onunla.
Geç tanıştığıma pişman olduğum tek adam. Nasıl böyle en iyi arkadaş olduk, nasıl böyle birden kaynaştık bilmiyorum. Şu satırları yazarken bile koskoca birinci sınıfı esgeçip, ben Finlandiya’ya gitmeden önce, sadece bir senede nasıl böyle milyonlarca şey paylaştık şaşırıyorum.
Kızların “bad-boy” dönemlerinin henüz bitmediği, bizim altın çağımızın geleceği zamanı beklediğimiz o yıllar, iki “iyi insan” olarak hep destek olduk birbirimize. Hep “Sen çok iyi çocuksun ama” maceralarımızı, yenilgilerimizi (bunlar daha çok benim yenilgilerimdi, bu koca yürekli adam, genelde beni dinleyen taraftı) sevinçlerimizi paylaştık. Birinci sınıftaki en iyi dost kavramlarıma Semih ile birlikte Yiğit’i ikinci dönem eklemem çok çabuk oldu. Aikido sınavına gitmiştim Yiğit’in bi gün. Akşamına Yiğitlerde kaldım, önce Antep’ten gelme lahmacunlarımızı yedik beraber. Daha Tandoğan’dan taşınıp Ankara dışına çıkmamışlardı henüz. O gün birbirimize ajan diye hitap etmeye başladığımız ilk gündü. Yiğit’in zaten bi iki ajanı vardı o güne kadar, ben de sanırım 3. ajan olmuştum =) Çok geniş bir ilgil alan zincirimin olduğunun, değişik bir insan olduğumun farkındayım. Farklı dallarda da olsa böylesine bir adamla daha karşılaşmak tabi ki bana güç verdi. Lisanslı voleybolcu olup, süper basket oynayıp, aikido kursuna devam eden bir adam, aynı zamanda ne zaman kafam sıkışsa arayabileceğim, ne zaman ağlayıp zırlayacak olsam ilk telefon edeceğim oydu. Hadi bir şeyler yapalım dışarı çıkalım demek için telefon rehberinin hızlı aramasında Semih ile Yiğit vardı.
Kelin ilacı olsa, misali hiçbir işe yaramayan kız arkadaş tavsiyelerimizle birbirimize destek olduk =) Finlandiya’ya gittim geldim, tabi ki eksikliğini deli gibi hissettim, sonra döndüm sanki hiçbir şey olmamış gibi kaldığımız yerden dostluğumuz devam etti. Yine bir başka geç tanıdığıma pişman olduğum insan Aykut da vardı bu sefer. Süper bir ekip olmuştuk. Bitirme projemizi 5 kişi beraber yaptık. Semih, Yiğit, Aykut ve Ben, bir beşinci ile şirket kurduk. Bu beşinci tarafından aldatıldık. Dolandırıldık desem yeridir. Bütün işler sarpa sardığında, hayat bize çok pis bi tokat vurduğunda, 76 çimlerinde oturup da ne yapacağız, ne halt edeceğiz diye birbirimize destek olan yine bu 4 kişiydik işte. O gün sabaha kadar uyuyamayan, kendi hayatlarımızı, birbirimizin hayatlarını düşünen bu 4 kişiydik.
Mezun olduk. Ben Tübitak’taydım, Yiğit 5 bina yanımda Kovan Labında. İkimiz de tesadüf yine ODTÜ’de yollarımız bir ayrışamadı. Yine kurtulamadım la bundan. Zaman zaman Dostlar Mantı’ya gidip yarım-yarım yedik. Yiğit’in mide şikayetleri, spor sakatlıkları, ayakkabı tabanlıkları, yan flüt’e bu hafta başlıyorum muhabbetleri bu son 6 senede olduğu gibi devam etti =) Yurtdışı iş, doktora, napsak, neden master yapıyoruz, bu ne saçma ders, bu hayat niye böyle gibi konularımız hiç tükenmedi. İnternetten komik videolarımız, tekrar şirket kurma planlarımız, hiç başlayamayıp hiç bitiremediğimiz iPhone/Android uygulamalarımız bizi biraraya getiren ufak tefek sebeplerdi.
Çiftlik’te kokoreç, Esat’ta köfte, Osmanlı’da nargile, Bahçeli’de tavla. Bizim evde Starcraft, Semihler’de iPhone App, Kovan’da iCub robotunun önünde akşam muhabbetleri. Esra’larda çay, ud, yan flüt, bağlama. Guitar Hero’da hem gitarist, hem davulcu, hem solist. Kader, kısmet, hayırlısı.
Bunlar heralde şu son 5.5 seneyi özetleyen yüzlerce kelimeden birkaçı. Doğum günün kutlu olsun Ajan. Ben gelince kaldığımız yerden devam edicez yine.
Ah bir de emulatorden eski atari oyunları 😀
Evet bi de onlar vardi da artik yok 🙂 level atladi :)))
Ben bu adamı birinci sınıfta tanıdım da degerini bilemedim 🙂 Nazan hocanın dersinden cıkmısız Furkan Dutoğlu Aykut falan yürüyoz, yanımızda bir anda bi adam belirdi, durduk yere lafa girip muhabbete başladı, işte o Yiğitti, beni az yerlerde yuvarlamadı 1. sınıfta 🙂
Böyle dostluklar kolay kurulmuyor, kıymetini bilin …
Ozledim yahu hepinizi…
ağır yazmışsın