Yürüyüş yolunu uzatmışlar. Gazimahallesi yine aynı Gazimahallesi, fakat yürüyüş yolunu uzatmışlar. Belki saat sabahın 6’sıdır diye böyle diyorum, ama içten içe biliyorum ki öyle değil, zaten ben gelmeden önce Alperen de söylemişti. Yol her salı kurulan pazarın ortasından, zabıta ofisinin önünden başlayıp taa Cansuların eve kadar uzanıyor. Her geldiğimde ufak tefek şeyler değişiyor, ama genelde çoğu şey aynı. Mesela yolun sonundaki kırmızı Opel. Ya da bir kısmı silinmiş olan tren yolunun yanındaki duvar yazıları. Geçen hafta geldiğimde farketmemiştim bu kadarını. Değişen ufak tefek şeyler var.
Paris’te sokak sokak dolandığım geliyor aklıma. Kafamı dağıtmak için uzun uzun yürüyüşlerim, yalnız değil, kendi kendimle. O zaman da kafama estiği gibi yürür, bazen kaybolup navigasyonu açardım. Nereye gittiğimi bilmezdim. Çünkü kafam doluyken etraftaki hiçbir şey ilgimi çekmez. Ne değişmiş ne bozulmuş dikkat etmem. Yoldaki bir taş parçası bile farkettiriyor kendini artık. Sanırım kafamı boşalttığımdan. Son geldiğimde birbirine sürten, sivri tarafları parmak uçlarımı hafifçe gıdıklayan iki adet dark brown kapağı vardı cebimde. Bende bir de böyle bir hastalık var, ellerim sürekli bir hareket halinde. Bir yere oturduğumuzda da önümdeki küllüğü bırakmam. Az daha oynarsam kıracağımı, veya ‘az daha oynarsan kıracaksın’ bakışlarını hissettiğimde bırakır, nispeten daha zararsız olan toz şeker paketlerine geçerim. Telefonla konuşurken elime bir kalem alıp kağıda bir şeyler karalarım. Gömlek mesela, veya sweatshirt, kolları uzun duramam, mutlaka kıvırmam lazım.
Yaz ve kış.
İşte o sabah yine cebimde İki adet şişe kapağı vardı, yine kafam doluydu, ve yürüyüş yolunun uzadığını farketmemiştim. Cebimde iki şişe kapağı, ama öyle alelade şişe kapağı değil. Artık tarihe geçti o iki kapak, geçen hafta uzun zaman önce attığım maile fabrikadan cevap geldi, artık üretimden kaldırmışlar. Hiçbir yerde bulamamam tesadüf olmasa gerekti. Bir şeyi çok sevdiğim zaman üretimden kaldırıyorlar niyeyse. Yıllar önce çıkan çeşit çeşit Magnum dondurmalar mesela. Bazen çok sevip seneye de hep bundan yerim diyorum, ama seneye yok. Niye böyle yapıyorlar anlamıyorum pek. Her şey arz-talep meselesi mi ? Hep çoğunluğun sevdiğimi olacak? Neyse, çoğunluk demişken, kapaklar artık çoğunluğu Erasmus dönemimde toparladığım hatıra kutuma konacak. Orada bir adet Karjala ve Karhu kapağı da var, yalnız kalmazlar =) Zaten iki kapaktan birisi buraya ait bile değildi, ama o sabah sivri uçların birbirine o metalik sürtünüşü çok hoşuma gitmişti benim.
Bazen benim gibilieri de tedavülden kaldırdılar heralde diye düşünmüyor değilim. Fakat
– Tekrar üretilecek mi acaba ?
– Hala bulabileceğimiz bir yer var mı?
– Eski tarihli de mi yok ?
Sorularınızın muhattabı olabilecek, maillerinize cevap verecek bir iletişim adresi yok maalesef. Anneme babama sorabilirsiniz, lakin tekrar aynı üretim olacağının da garantisini veremiyoruz. Taze bitti. Derken, yürüyüş yolu da bitiveriyor ansızın. Hafif bir dönemeçimsi var en sonunda, o kadar =) Navigasyon olsun olmasın, yollar her zaman bilindik bir yerlere çıkar elbet. Kafam dolu olsun olmasın.
Yol bitti.
Yoruldum.
Sonra.
Geri döndüm.