Aslında şu anda epey heyecanlıyım. Geçtiğimiz haftasonuna dair yazacak çok şeyim var, ilk defa motoru yana yatırmam, top speed denemem, Yedigöller’in efsane manzarasında motor sürüşüm… Ama onlar belki Motosiklet Günlükleri – VII’nin filan konusu olur anca. Henüz yazı dizimizde motosiklet almamış durumdayız.
Ehliyet aldıktan sonra sıra motosiklet almaya geldi. Bu aslında epey acılı bir süreç. İnternette forumlarda youtube’da yüzlerce binlerce bilgi bulabilirsiniz, bir çoğu tahmin edilebileceği üzere çer çöp. 125cc neymiş hemen satacaksın onu, direk 600 ile başla diyen cinslerden tutun da, 1000’lik zor ama 600 ile başlanır diyen cahillere kadar her türlü saçmalık mevcut.
Birkaç video izledikten sonra, en sonunda bu motordan almaya karar verdim. 125cc’den daha güvenli, 600cc kadar uçan kaçan ve ağır bir motor değil. Bana sorarsanız, biraz denge algınız gelişmişse (bisiklet sürmüşseniz) 250cc başlamak için fena bir seçim değil. Honda CBR 250r daha da güzel. Dengeli, şık, sesi çok tatlı, siyahı çok güzel, yedek parçası Kawasaki, Suzuki, KTM, Yamaha gibi markalara nazaran çok çok daha ucuz. Yani bir çizilme, devrilme, Allah korusun kaza anında motosikletin parçaları epey ucuza mal edilebiliyor. Bir de yıllardır satılan artık oturmuş, çok problemi olmayan bir motor. Ben şimdi size oturup da, 125 mi alın 250 mi alın muhabbetine girmeyeceğim. Benim size anlatacağım kısım, komik kısımlar.
Öncelikle ikinci el araç almak tam bir komedi. İlanlar (şu anda bu yazıyı yazarken rastgele birkaç tane açıp baktım) şu şekilde :
“Motorda herhangi 1 sorun yoktur yürüru gayet iyi Ciğerli makinadir.kafa grenaji depo on camurluk hariç keyfe keder boyanmistir. extralidir
Not. telefonlara asla cvp verilmicektir sadece mesaj”
“Arkadaslar motoru anlatmaya gerek yok parasini dibine kadar hakkeden bir makina… garantisi devam ediyor bakimlari serviste yapildi…bir sonraki bakimi 18 binde ozamana kadar kurus masraf etmiyceksiniz… orjinal egsoz duruyo muayene ve bakimlar icin …satma sebebim evlenip coluga cocuga karistik temiz bir aile arabasina ihtiyacim var ilerde yine alacagim tek motor cbr250 gerisi hikaye“
Son olarak çok uzatmadan son bir ilan başlığı ile bitireyim “Sıfırdan farkı plakası olması“. Hey yavrum hey !
Temiz düzgün bir ilan bulmak, güvenmek, epey vaktimi aldı. En son içime sinen bir motoru anlayan arkadaşlara da sordum, adamı aradım ustaya göstermek üzere anlaştık. Bu noktada usta arayışına başladım. Metin Usta diye bir adamı referans aldım arkadaşlardan. Yalnız ilk söyledikleri şey, “Abi adam biraz değişik” oldu. Çok değişik insanlar gördüm, Metin Usta da bu “değişik” insanlar listeme çok yakında eklenmek üzereydi. Öncelikle adam randevusuz motor bakmıyordu. Randevu almak için aradın, gün saat sordun, referanssız yine almıyordu. Dolayısıyla adama motora bir bak, bir sıkıntısı var mı diye gösterebilmek adına 2 arkadaşa rica ettim.
Birinci arkadaşım kendisi aramak istemedi. Epeydir gitmiyorum, esas Ömer çok samimi diyerek beni Ömer diye birine yönlendirdi. İlla tutturdu ki Ömer arasın. Ben de arasın diye Ömer’i aradım.
Ömer de o sıralar Metin Usta’yı düğününe çağırmış. Metin Usta da gelip elden davetiye vermezsen gelmem demiş. Metin Usta biraz tuhaf adammış. Ömer geçen hafta evlenmiş, davetiyeyi de götürememiş Metin Ustaya. Sonrasında tepkisinden tırstığı için arayamamış. Şimdi Ömer arasa bu sefer ters tepebilir, motora hiç bakmayabilirmiş. En iyisi başka bir tanıdık bulmakmış.
Ulan ne adammış bu Metin Usta, herhalde motor gurusu filan dedim. Başka adam mı yok diyerek Hakan Abi’yi aradım. Ona bir usta tavsiye etmesini rica ettim. Saygıncım dedi, Metin Usta var, istersen ona bir göster, ama biraz tuhaf adamdır herkesin motoruna bakmaz !
Sonuç olarak Hakan Abi aradı, benim için izin aldı, ben de Metin Usta’yı aradım. İnanın motor almaktan daha çok strese soktu beni bu Metin Usta =) Salı günü akşam motora bakmak üzere sözleştik. Satıcıya da Metin Usta’yı biliyor musun dedim, oo tabi biliyorum, Salı 6’da oradayım dedi. Ankara’da ismi Metin olan tek bir motosiklet ustası var acaba diye sormaktan kendimi alamadım.
6’dan biraz erken gittim ki bu adamı meraktan çatlamak üzereydim. Metin Usta ile tanışmak, motosiklet almanın önüne geçmişti benim için.
Öncelikle adam konuşurken bazen sağa sola havaya filan bakıyor, sonra baktı ki ben gayet samimi sıcakkanlı bir insanım, bana da bir çay koydu, motoru satacak eleman gelene kadar sohbet etmeye başladık. Bu arada bahçede de 6-7 kişilik bir esnaf grubu, Obama’dan girdiler, İsrail ile devam edip en son insan evrimini tartıştılar. Metin Usta bu derin sohbeti bırakıp benim oturduğum masaya geldi. Kendisi motosiklet merakına nasıl başlamış, bu işi niye yapıyor, neden bu kadar keyif alıyor, neden istemediği motora bakmayıp beğenmediği adamı kapıdan döndürüyor anlattı bana.
– Ben satıcıyla muhattap olmam. Beğenirsem bu motoru al derim sana. Beğenmezsem bir servise de götürün gösterin dedim, dedi. Şu hatası varmış, şöyle yanlış yapılmış böyle dertli divane olmuş demem, dedi.
Ardından telefonum çaldı, Bahadır – motoru satan arkadaş – adresi sordu, biraz sonra geldi. Kaskı çıkardı, “Ben başka bir Metin Usta’ya gitmiştim” dedi. İçeriden Metin Usta’nın bana söylediği cümleyi duymadı tabii.
– Beni tanımıyormuş. -10 puan.
Öncelikle Metin Usta adamı yerin dibine soktu diyebilirim. Zincirleri bir makina mühendisliği öğrencisi olmasına rağmen nasıl yanlış yağladığından tutun da, motorun çalışma presiplerine kadar adamı gözümün önünde pop-up quiz yaptı resmen. Sonra inceledi. Bu motor sola yatmış dedi. Bahadır yok cart curt dese de bir el işaretiyle yanına çağırdı. Sanırsın tokat atacak. Bizim ilkokulda bi din kültürü hocamız vardı, Lokman Hoca. Biri bi saçmalık yaptı, dalga mı geçti? İtiraz mı etti? Güldü mü? Yaramazlık mı yaptı? Çocuğu “Oeğğğlüummm menzile gir” diye sağ eliyle gel gel işareti yapardı. Aynı o canlandı gözümde bir an. Bak dedi Metin Usta, gidonun sol elciğinin metal kısmındaki aşınmayı gösterdi. Jantın sol kısmındaki taş çarpması vs. ile olması zor bir zedelenme daha gösterdi. Benim elli kere bakıp gözden kaçırdığım daha bir ton detay söyledi. Bir üzerinde gezdi dolaştı. Bi taraflarını açtı baktı. Bu arada Allahtan satıcı ile muhattap olmamıştı… Bana döndü. Sen bu motoru al, iyi bu motor. Parasına karışmam ben siz aranızda pazarlığınızı yapın dedi.
Adam dükkanı kapattı gitti, biz motor başında biraz daha pazarlık ettik. Zaten 200 lira arttırdım fiyatı bile dese almaya hazır durumdaydım. Öyle heyecanlanmışım ki Metin Usta’ya borcumuz ne kadar demeyi bile unutmuşum. Çocukla ertesi gün notere gitmek üzere vedalaştık. Metin Usta’yı aradım.
– Usta çok özür dilerim ben ücreti ödemeyi unuttum sana. Acaba ne …
– İyi akşamlaaaaaar. (Çat diye bir telefon kapama sesi).
Artık kara şimşek ve ben kaderimizi bağlayan yolda ilk adımı atmış, ilk teması gerçekleştirmiştik. Elini tutmuştum, gerisi gelecekti.
Ertesi gün noter’e gidecektik, ve ben akşam annemlerle Survivor izlerken acaba internet bankacılığından kredi çekebiliyor muyum diye deneyeyim dedim. İş Bankası’na girdim, ihtiyaç kredisine tıkladım, 10.000 girdim ekrana. Kredi Al butonuna tıkladım. Hayatında böyle ani kredi çekmemiş biri olarak, normalde ekranda bir “Kredi çekmek istediğinize emin misiniz? Bakın bir daha soruyorum? Bu işin dönüşü yok bak?” gibi uyarılar bekliyordum. Bunlar yerine “Kredi başvurunuz işleme alınmıştır” yazısı çıktı. tam olarak 2.5 dakika sonra hesabımda 10.000 fazla rakam vardı. Bizimkiler yanımda Turabi mi düştü, Hasan mı kazandı diye tartışırlarken benden soğuk soğuk terler boşandı. Kulaklarımın ateş kırmızısı olduğunu hissedebiliyordum. Kredi çekmek çok kolaymış hanımlar beyler.
Ertesi sabah Keçiören’de çocuğun evine yakın bir noter’de buluşacaktık. Sabah erkenden çıktım, Bahadır bana konum attı. Evden bir çıktım ki Ağustos sonu, alev alev olması gereken bir mevsimde bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Arabaya gidene kadar gömleğim üzerime yapıştı. Yolda internetim bitti. Neyse dedim, konumu zaten girmiştim, navigasyon ile buluruz. Bu arada ben verilen adrese gidene kadar yollar göl oldu. O noktada hala dönebilirdim. Bu ilahi bir işaret, almamam lazım yanlış yapıyorum diyerek vazgeçebilirdim, yapmadım.
Adrese gittim ki : Ortada noter filan yok. Sağa sola baktım, oradaki bakkala çakkala sordum, ne noteri abi dediler. Çekiliş mi var dediler. Şemsiye ihtiyacın var mı dediler. Çıktım Bahadır’ı aradım. Meğerse yanlış konum atmış. Abi ben sana yeni konum attım görmedin mi dedi… İnternetim yok ki arkadaş. O noktada hala dönebilirdim. Dönmedim.
Sağa sola sora sora yaklaşık 5 km ötedeki noteri buldum. Bulana kadar stresten bir yandan ter, bir yandan yağmur. En sonunda notere girdim. Baktım Bahadır yanında tombik orta-üstü yaşlı bir teyze ile oturuyor. Annem diye tanıştırdı. Meğer motor annesinin üzerineymiş. Konuştuk anlaştık, tam imzaları atma noktasında görevli bize para transferini yapmamızı, sonrasında işlemin biteceğini söyledi.
Bu noktada ek internet paketi satın aldım. İnternet bankacılığına girdim. Ekrana 10000 yazıyorum, sadece 1000 görünüyor ekranda. Sonundaki sıfırı eklemiyor. Kafayı yedim. On kere filan denedim. Ekranı sildim. Uygulamayı tekrar açtım kapattım. Telefonu açtım kapattım. Yok. Ekrana 10.000 giremiyorum. Napsam napsam, telefon bankacılığını arayarak internetten 10.000 TL’lik eft yaptım. O noktada hala vazgeçme şansım vardı. Yapmadım.
İmzaları attık, ama ben heyecandan gebermek üzereyim. Bahadır, abi bi plakasına filan bi bak bi oku dedi, başkası olsa valla çoktan dolandırırdı seni dedi. Güldüm. Haklıydı adam. Sonra motor resmen benim olmuş oldu. Bahadır ertesi gün ODTÜ’ye benim işyerimin önüne getirecekti motoru. Teyzeye, siz bu çocuğa nasıl izin verdiniz, ben hala anneme söyleyemedim dedim, teyzenin cevap benim daha çok şok olmama sebep oldu. “Evladım ben de başta biraz itiraz etmiştim ama şimdi ben de kullanıyorum”. Kafanızda yazmalı, tombik, kısmen kısa boylu, orta anadolu aksanlı annenizi “ben de bazen kullanıyom” şeklinde hayal edin. Vay arkadaş dedim. Çıkışta üçümüz motora bakmaya gittik. Bahadır’a 600cc’lik bir motor mu alacağını sordum. Teyze hemen lafa karıştı. “600’lük hangisiydi yavrım?” dedi.
– Anne hani bi tane büyük motorum vardı eski, sen ona binememiştin biraz büyük ağır gelmişti filan ?
– Haa tamam tamam şimdi hatırladım.
O gece heyecandan, aileme karşı hala yalan söylüyor olmaktan, artık bir motosiklet sahibi olmaktan, yoksa motorumu yarın sabah teslim alacak olmaktan mı bilmiyorum, sabaha kadar zor uyudum. Artık Kara Şimşek benimdi, ve üzerine hiçbir zaman kırbacı vurmayacaktım.
bi arkadaş olmuşum haberim yokmuş… Teşekkürler…